Yeniliğe ve yatırıma doymayan Cryocan köklü bir aile şirketi olarak geleceğe yatırım yapıyor.
Bir yandan treyler üretimi ile otomotiv sektöründe yer alan Cryocan, bir yandan da anahtar teslim komple tesisler üreterek EPC oyuncuları içerisinde yer alıyor. Petrol & Gaz sektöründe Shell, BP, Total, Gazprom ve Socar gibi dünyanın en büyük oyuncularına hizmet veren Cryocan, son 7 yıldır ortalama yüzde 70 büyürken 2016 yılını da yüzde 70 ihracat oranı ile tamamladı. Bu durum büyümenin sürekliliği açısından çok önemsediğimiz ve uzun vadeli olarak ortaya koyduğumuz bir strateji. Ürün ve pazar çeşitliliğini sağlayarak bugüne başarı ile gelen Cryocan, yeni dönemde “pazar odaklanma stratejisi” ile belli pazarlarda daha da güçlenerek yoluna devam edecek.
Gerçekleştirdiğimiz birçok ‘ilk’ bizi farklı kılıyor.
Cryocan’ı sektörde lider haline getiren en önemli unsurlar Ar-Ge ve inovasyon. Bunun için sadece Ar-Ge ile ilgili kurulmuş bir ofisimiz var. Bunu Ar-Ge merkezine çevirmek için çalışmalarımızı başlattık. Bugüne kadar yaptıklarımız ile Türkiye’de birçok ilke imza attık; ilk uluslararası belgeli ISO Tank Konteyner, ilk ADR’li Amonyak Tankeri, ilk Dik Tanklı LPG depolama tesisi, istiap haddi en yüksek LNG Tanker’i gibi. Bunlar bizi hep farklılaştıran çalışmalar.
Yurt dışında da yatırımlarımız ile büyüyeceğiz.
Önümüzdeki dönem Asya, Güney Amerika, ve Afrika’da birer yatırım düşünüyoruz. Şuanda Dubai ve Şili olmak üzere iki ayrı yurtdışı ofisimiz mevcut. Kazakistan’a bir ofis açmak üzere çalışmalarımız devam ediyor. Şuanda yurtiçinde üç ayrı fabrikada toplam 17 bin m² ile üretim devam ediyor. Kapasiteyi arttırmak ve 3 ayrı fabrikayı tek bir yerde toplamak ile ilgili bir çalışmamız mevcut.
Aslına bakarsanız nispeten genç olmasından dolayı bizler yeniliğe ve yatırıma henüz doyamadık. Avrupa için bu büyüme oranları ve bu hızdaki yatırımlar neredeyse imkansız. Aslında bu Türkiye’nin de durumu. Türkiye nispeten genç bir ülke. SWOT analizinde bunu hem zayıf hem de güçlü yana koyabilirsiniz. Güçlü yanı, dinamik, heyecanlı, çok çalışkan ve girişimci bir yapıya sahip olması iken, zayıf yanı çünkjü yetersiz sermayeye, köklü olmayan işletmelere, yetersiz bilgi birikimine ve deneyime sahip olmasıdır.
İşi profesyonellere bırakarak daha rahat yelken açıyoruz.
Benim sanayi odasındaki meclis üyeliğim dışında bir de Taider şapkam var. Taider, aile işletmeleri derneği, aile işletmelerinin gelecek nesillere devrini yani köklü ve sürdürülebilir olmasını desteklemek amacıyla kurulan bir dernek. Bu anlamda ekonominin can damarı olan aile işletmelerinin özellikle gelecek nesillere aktarımı konusunda farkındalık yaratmak, bunun sağlanması için gerekli tüm yolların paylaşılmasını sağlamak benimde bir sanayici ve toplum gönüllüsü olarak üstlendiğim misyonlardan biri.
Bu anlamda biz de Cryocan olarak henüz 8 yıllık bir geçmişimiz olsa da diğer yandan köklü bir aile şirketi olarak gelecek nesillere devri, kurumsal olmayı ve hesap verebilirliği çok önemsiyoruz. Bu sebeple önemli bir karar alarak yapımızı 2016 yılından bu yana profesyonel kadrolara teslim etmeye başladık. Uluslararası bir dev olan Johnson Controls’un Batı Avrupa Kontrolörü Emre Akgün’e CFO olarak grubun finans bayrağını, ECA Valf’ın eski Genel Müdür’ü Timur Demirel’e Cryocan Genel Müdürlük bayrağını teslim ettik. Öncesinde kardeşim Kemal Urhan ile beraber firmamızı yönetirken ne o bana, ne de ben ona hesap sorabiliyorduk. İnanılmaz uyumlu olmamız da bir yandan faydalı iken, bir yandan da zararlı olabiliyordu. Şimdi kuralları belli, stratejisi ve hedefleri ortada olan bir yönetim şekli ile işi profesyonellere bırakarak çok daha rahat yelken açabiliyoruz.
Türk’ün Türk’ten başka rakibi yoktur.
Yaşanan gelişmelerle birlikte sektördeki sorunlarla daha fazla ilgilenebilir hale geldik. Aslında sektördeki sorunlardan çok ihracatçılarımızın sorunlarına değinmek daha doğru olacaktır. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.” yerine “rakibi yoktur” demek daha anlamlı olur bence. Kalite olarak Avrupa’dan aşağı kalır yanımız yok ancak fiyatlarımız Çin fiyatları. Çünkü bir firma bir pazarda hakim ise bunu gören rakip firma hemen fiyat rekabetine giriyor. Bunu ne kalite kaldırır, ne nakit akışı ne de akıl. Bu tip durumlarda da biz daha rekabet edilemez ürünlere doğru kayıyoruz. Ancak o ürün grubunu Türk ihracatçılar kendi kendilerine katma değeri olmayan bir hale getiriyorlar. Başka bir ülke rakibiniz bile değilken kendi kendinize yaptığınız bu şey nedir anlamak mümkün değil. Devletimizin özellikle ihracatta buna düzenleme getirmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Odavizyon Ağustos 2017 sayı: 131